Biyodinamik daha çok tarımla adı duyulmuş bir kavram. İlk olarak 1900’lerin başında Dr. Josef Steiner tarafından kullanılmış.
Dr Steiner ilginç bir bilim adamı. Biyodinamik kavramına detaylı girmeden önce kendisinden kısaca söz etmek, kavramı anlamaya yardımcı olacaktır. Zamanının ötesinde, çok yenilikçi düşünen bir felsefe doktoru olan Steiner, mimari, eğitim, antropoloji gibi birçok alanda yeniliklere imza atmış. Tarımda biyodinamik kavramını yarattığı gibi, eğitimde Waldorf yaklaşımı da ona aittir.
Doğa bilimlerinde kullanılan gözlem ve ölçüm yöntemleriyle mistik olaylara yaklaşılamayacağını, onları anlamak için de mistisizme ait farklı gözlem ve ölçüm kriterleri kullanılması gerektiğini savunmuştur.
Ayrıca şu anki gidişatta insanlığın kısa sürede kendi sonunu getireceğini, daha doğaya yakın, bütüncül metodlara geçiş yapmak gerektiğini de savunmuştur. Bu görüşü benimseyen çiftçilerin kendisine danışmasıyla da biyodinamik tarım kavramı ortaya çıkmıştır.
Biyodinamik en geniş tanımıyla, ‘kendi yaşam dinamikleri olan’ diye özetlenebilir. "Kendi içinde bütünlüğü olan ve dışarıya ihtiyaç duymadan kendi kendine yetebilen ve sürdürülebilen" anlamına gelmektedir. Bu anlamda biyodinamik bir çiftlik, gübresinden ilacına kendi ihtiyaçlarını karşılayan bir yapıdır. Örneğin; böceklenme gibi, sistemin o anki kaynaklarının yetmeyeceği bir durum ortaya çıkarsa biodinamik yaklaşım dışarıdan kimyasal ilaç alıp ekinleri ilaçlamak yerine tüm ekim-üretim zincirinde böceklenmeye sebep olabilecek aksamayı araştırıp bu süreci iyileştirmeyi hedefler.
Biyodinamik tarım aynı zamanda; ekim, biçme, budama gibi önemli aşamalarda doğanın, aylık ve günlük döngülerine de uyumu hedefler. 5 duyuyla algılanmayan güçlerin doğa üzerindeki etkisini kabul eder ve belirli ritüellerle sürece dahil eder.
Sağlığa biyodinamik yaklaşım da, aslında birebir aynı prensiplere sahip.
İnsan sistemi tamamen kendi kendini yenileyebilen, iyileştiren bir bütündür. Yolunda gitmeyen bir durum, ortaya çıkan bir hastalık varsa, bunu dışarıdan ve lokal bir müdahale ile çözmektense bütüne bakıp nerede dengesizlik olduğunu keşfedip onu bütüne uyumlamak biyodinamik yaklaşımın özüdür. Denge yerine geldiği takdirde sistem zaten kendini iyileştirecek tam ve mükemmel kapasiteye sahiptir.
Batı tıbbı (allopatik tıp) karşıtlık ilkesiyle çalışır. Hastalığı yaratan yapıyla savaşmak, onu yok etmek esastır. Anti-biyotiklerle tüm bakterileri öldürmek, bozuk bir yapı varsa radyasyonla yok etmeye çalışmak gibi birçok müdahale yöntemi allopatik tıpla birlikte ortaya çıkmıştır.
Biyodinamik yaklaşımlarsa sistemi güçlendirip virüs, mikrop gibi patojenlerden daha az etkileneceği, hastalansa bile sağlığına kendini yenileyerek kavuşacağı bir modeli benimser.
Allopatik tıp daha keskin odaklıdır; parçalara indikçe uzmanlaşıp daha etkin çözümler getirmek yaklaşımındadır. Biyodinamik ise, insanı sistemik bir bütün olarak ele alır; hiçbir parça bütünden bağımsız işlemediği gibi parçalar bütünden bağımsız hasta da olmazlar. Aynı şekilde, insanı sadece anatomik bir yapı olarak görüp hastalıklara mekanik bozukluklar olarak baktığımızda çok değerli bilgileri göz ardı etmiş oluruz. Yapı, işlev, duygular, zihinsel süreçler birbiriyle etkileşimde olan ve sağlığa eş derecede etki eden unsurlardır.
Özetle; biyodinamik sağlık yaklaşımları, insanın bütünlüğünü kabul eder ve bireyleri kendi kendini düzenleyebilen ve iyileştirebilen sistemler olarak görür.
Biyodinamik KranyoSakral Terapi ise, bu bütünlüğe bedendeki sıvıların hareketlerini dinleyerek erişen ve değerlendiren bir sağaltım yöntemi. Özetle, sistemde düzensizlik yaratan durumlar (travmalar, stres, vb) ve onların bozucu etkilerini telafi etmeye çalışan güçler (duygusal telafi mekanizmaları, metabolik süreçler vb) arasındaki dengeye odaklanır ve bozucu güçlerin etkilerinin sistem tarafından etkin bir şekilde işlenip sistemin kendi normal, eforsuz işlevine dönmesini sağlar.
Merhaba . öncelikle bu faydalı yazı için teşekkürler ☘️ Bir sorum olacaktı, Dr.Josef Steiner'ın Rudolf Steiner ile bağlantısı nedir acaba?